30. Furkan Suresi
Furkan Suresi
Furkan Suresi
Furkan Suresi adını ilk ayette geçen “el Furkân” kelimesinden almıştır. Peygamber Efendimiz’in tüm insanlığa gönderildiği ve onun tebliğ sırasında karşılaştığı zorlukları konu edinen Furkan Suresi meali ve fazileti sıkça araştırılıyor.
Furkan Suresi Arapça Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim
1. Tebarakellezı nezzelel fürkane ala abdihı li yekune lil alemıne nezıra
2. Ellezı lehu mülküs semavati vel erdı ve lem yettehız veledev ve lem yekül lehu şerıkün fil mülki ve haleka külle şey’in fe kadderahu takdira
3. Vettehazu min dunihı alihetel la yahlükune şey’ev ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darrav ve la nef’av ve la yemlikune mevtev ve la hayatev ve la nüşura
4. Ve kalellezıne kefer in haza ila ifkünifterahü ve eanehu aleyhi kavmün aharune fe kad cau zulmev vezura
5. Ve kalu esatıyrul evvelinektetebeha fe hiye tümla aleyhi bükratev ve esıyla
6. Kul enzelehüllezı ya’lemüs sirra fis semavati vel ard innehu kane ğafurar rahıyma
7. Ve kalu mali hazer rasuli ye’külüt taame ve yemşi fil esvak lev la ünzile ileyhi melekün fe yekune meahu nezıra
8. Ev yülka ileyhi kenzün ev tekunü lehu cennetüy ye’külü minha ve kalez zalimune in tettebiune illa racülem meshura
9. Ünzur keyfe darabu lekel emsale fe dallu fe la yestetıy’une sebıla
10. Tebarakellezı in şae ceale leke hayram min zalike cennatin tecrı min tahtihel enharu ve yec’al leke kusura
11. Bel kezzebu bis saati ve a’tedna li men kezzebe bis saati seıyra
12. İza raethüm mim mekanim beıydin semiu leha teğayyuzav ve zefıra
13. Ve iza ülku minha mekanen dayyikam mükarranıne deav hünalike sübura
14. La ted’ul yevme süburav vahıdev ved’u süburan kesıra
15. Kul e zalike hayrun em cennetül huldilletı vüıdel müttekun kanet lehüm cezaev ve mesıyra
16. Lehüm fıha ma yeşaune halidın kane ala rabbike va’dem mes’ula
17. Ve yemve yahşüruhüm ve ma ya’büdune min dunillahi fe yekulü e entüm adleltüm ıbadı haülai em hüm dallüs sebıl
18. Kalu sübhaneke ma kane yembeğıy lena en nettehıze min dunike min evliyae ve lakim metta’tehüm ve abaehüm hatta nesüz zikr ve kanu kavmen bura
19. Fe kad kezzebuküm bima tekulune fe ma testetıy’une sarfev ve la nasra ve mey yazlim minküm nüzıkhü azaben kebıra
20. Ve ma erselna kableke minel murselıne illa innehüm le ye’külunet taame ve yemşune fil esvak ve cealna ba’daküm li ba’dın fitneh e tasbirun ve kane rabbüke besıyra
21. Ve kalellezıne la yercune likaena lev la ünzile aleynel melaiketü ev nera rabbena le kadistekberu fı enfüsihim ve atev utüvven kebıra
22. Yevme yeravnel melaikete la büşra yevmeizil lil mücrimıne ve yekulune hıcram mahcura
23. Ve kadimna ila ma amilu min amelin fe cealnahü hebaem mensura
24. Ashabül cenneti yemeizin hayrum müstekarrav ve ahsenü mekıyla
25. Ve yevme teşekkakus semaü bil ğamami ve nüzzilel melaiketü tenzıla
26. Elmülkü yevmeizinil hakku lir rahman ve kane yevmen alel kafirıne asıra
27. Ve yevme yeadduz zalimü ala yedeyhi yekulü ya leytenit tehaztü mear rasuli sebıla
28. Ya veyleta leytenı lem ettehız fülanen halıla
29. Le kad edallenı aniz zikri ba’de iz caenı ve kaneş şeytanü lil insani hazula
30. Ve kaler rasulü ya rabbi inne kavmit tehazu hazel kur’ane mehcura
31. Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvvem minel mücrimın ve kefa bi rabbike hadiyev ve nesıyra
32. Ve kalellezıne keferu lev la nüzzile aleyhil kur’anü cümletev vahıdeh kezalike li nüsebbite bihı füadeke ve rattelnahü tertıla
33. Ve la ye’tuneke bi meselin illa ci’nake bil hakkı ve ahsene tefsıra
34. Ellezıne yuhşerune ala vücuhihim ila cehenneme ülaike şerrum mekanev ve edallü sebıla
35. Ve le kad ateyna musel kitabe ve cealna meahu ehahü harune vezıra
36. Fe kulnezheba ilel kavmillezıne kezzebu bi ayatina fe demmernahüm tedmıra
37. Ve kavme nuhıl lemma kezzebür rusüle ağraknahüm ve cealnahüm lin nasi ayeh ve a’tedna liz zalimıne azaben elıma
38. Ve adev ve semude ve ashaber rassi ve kurunem beyne zalike kesıra
39. Ve küllen darabna lehül emsale ve küllen tebberna tetbıra
40. Ve le kad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se’ e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune nüşura
41. Ve iza raevke iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı beasellahü rasula
42. İn kade le yüdıllüna an alihetina lev la en saberna aleyha ve sevfe ya’lemune hıyne yeravnel azabe men edallü sebıla
43. E raeyte menit tehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla
44. Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya’kılun in hüm illa kel en’ami bel hüm edallü sebıla
45. E lem tera ila rabbike keyfe meddez zıll ve lev şae le cealehu sakina sümme cealneş şemse aleyhi delıla
46. Sümme kabadnahü ileyna kabday yesıra
47. Ve hüvellezı ceale lekümül leyle libasev ven nevme sübatev ve cealen nehar nüşura
48. Ve hüvellezı erseler riyaha büşram beyne yedey rahmetih ve enzelna menis semai maen tahura
49. Li nuhyiye bihı beldetem meytev ve nüskıyehu mimma halakna en’amev ve enasiyye kesıra
50. Ve le kad sarrafnahü beynehüm li yezzekkeru fe eba ekserun nasi illa küfura
51. Ve lev şi’na le beasna fı külli karyetin nezıra
52. Fe la tütııl kafirıne ve cahıdhüm bihı cihaden kebıra
53. Ve hüvellezı meracel bahreyni haza azbün füratüv ve haza milhun ücac ve ceale beynehüma berzehav ve hıcram mahcura
54. Ve hüvellezı haleka minel mai beşeran fe cealehu nesebev ve sıhra ve kane rabbüke kadıra
55. Ve ya’büdune min dunillahi ma la yenfeuhüm ve la yedurruhüm ve kanel kafiru ala rabbihi zahıra
56. Ve ma erselnake illa mübeşşirav ve nezıra
57. Kul ma es’elüküm aleyhi min ecrin illa men şae ey yettehıze ila rabbihı sebıla
58. Ve tevekkel alel hayyillezı la yemutü ve sebbıh bi hamdih ve kefa bihı bi zünubi ıbadihı habıra
59. Ellezı halekas semavati vel erda ve ma beynehüma fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşir rahmanü fes’el bihı habıra
60. Ve iza kıyle lehümüscüdu lir rahmani kalu ve mer rahmanü e nescüdü li ma te’müruna ve zadehüm nüfura
61. Tebarakellezı ceale fis semai bürucev ve ceale fıha siracev ve kameram münıra
62. Ve hüvellezı cealel leyle ven nehara hılfetel li men erade ey yezzekkera ev erade şükura
63. Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnev ve iza hatabehümül cahilune kalu selama
64. Vellezıne yebıtune li rabbihim süccedev ve kıyama
65. Vellezıne yekulune rabbenasrif anna azabe cehenneme inne azabeha kane ğaram
66. İnneha saet müstekarrav ve mükama
67. Vellezıne iza enfeku lem yüsrifu ve lem yaktüru ve kane beyne zalike kavama (60. Ayet secde ayetidir.)
68. Vellezıne la yed’une meallahi ilahen ahara ve la yaktülunen nefselletı harramellahü illa bil hakkı ve la yeznun ve mey yef’al zalike yelka esama
69. Yüdaaf lehül azabü yevmel kıyameti ve yahlüd fıhı mühana
70. İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ülaike yübeddilüllahü seyyiatihim hasenat ve kanellahü ğafurar rahıyma
71. Ve men tabe ve amile salihan fe innehu yetubü ilellahi metaba
72. Vellezıne la yeşhedunez zura ve iza merru bil lağvi merru kiram
73. Vellezine iza zükkiru bi ayati rabbihim lem yehırru aleyha summev ve umyana
74. Vellezıne yekulune rabbena heb lena min ezvacina va zürriyyatina kurrate a’yüniv vec’alna lil müttekıyne imama
75. Ülaike yüczevnel ğurfete bi ma saberu ve yülekkavne fıha tehıyyetev ve selam
76. Halidıne fıha hasünet müstekarrav ve mükama
77. Kul ma ya’beü bi küm rabbı lev la düaüküm fe kad kezzebtüm fe sevfe yekunü lizama
Furkan Suresi Türkçe Anlamı
1 – “Tebareke” ne yüce feyyazdır o ki, dünyaları uyarmak üzere kulu Muhammed’e, hakkı batıldan ayırdeden Kur’ân’ı indirdi.
2 – O öyle bir ilâhtır ki, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinindir. O hiç çocuk edinmedi, hükümranlıkta ortağı yoktur. O, her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyerek takdir etmiştir.
3 – Kâfirler, O’nu bırakıp bir şey yaratamayan, bilakis kendileri yaratılmış olan, kendilerine ne zarar ve ne de fayda verebilen; öldürmeye, diriltmeye ve ölümden sonra tekrar canlandırmaya güçleri yetmeyen tanrılar edindiler.
4 – İnkâr edenler: “Bu Kur’ân Muhammed’in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir” diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.
5 – “Kur’ân öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırmış da sabah akşam kendisine okunmaktadır” dediler.
6 – Ey Muhammed! De ki: “Onu, göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir.”
7 – Şöyle dediler: “Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya!”
8 – “Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!” Bu zalimler, inananlara “Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler.
9 – Ey Muhammed! sana nasıl misaller getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
10 – Öyle yücedir O ki, dilerse sana ondan daha iyisini, altından ırmaklar akan cennetler verir, sana köşkler de yapar.
11 – Fakat onlar o saati (kıyameti) de yalanladılar. Biz ise o saati yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırladık.
12 – Ki, cehennem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun bir hışımlanmasını (kaynamasını) ve uğultusunu işitirler.
13 – Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.
14 – (Onlara şöyle denilir) Bu gün bir yok olmayı değil, nice yok olmaları isteyin!
15 – De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takva sahiplerine vaad olunan ebedilik cenneti mi? Çünkü orası, onlar için bir mükafattır ve bir varış yeridir.
16 – Onlar için orada ne isterlerse var, hem orada ebedî kalacaklar. Çünkü bu Rabbinden yerine getirilmesi istenen bir vaaddir.
17 – Hele o gün Rabbin onları Allah’tan başka taptıkları şeylerle toplar da, der ki: “Siz mi saptırdınız şu kullarımı, yoksa kendileri mi yolu kaybettiler?”
18 – Onlar: “Sübhansın seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da senden başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular.” derler.
19 – (Bunun üzerine ötekilere hitaben şöyle denilir.) İşte (taptıklarınız) sizi söylediklerinizde yalancı çıkardılar. Artık ne (azabınızı) geri çevirebilir, ne de bir yardıma çare bulabilirsiniz ve içinizden kim zulmederse, ona büyük bir azab tattıracağız.
20 – (Resulüm!) Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik. Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi) kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.
21 – Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar “Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik” dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler.
22 – Melekleri görecekleri gün, işte o gün, günahkarlara hiçbir sevinç haberi yoktur. Ve yasak yasak, diyeceklerdir.
23 – Onların yaptıkları her bir iyi işi dikkate alırız, fakat onu saçılmış zerreler haline getiririz.
24 – O gün cennetliklerin kalacakları yer çok iyi, dinlenecekleri yer pek güzeldir.
25 – O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.
26 – İşte o gün gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah’ındır. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gündür.
27 – O gün zalim kimse ellerini ısıracak: “Eyvah!” diyecek, “keşke Peygamberin yanında bir yol tutsaydım!”
28 – “Eyvah!” diyecek, “keşke falancayı dost edinmeseydim.
29 – Çünkü zikir (Kur’ân) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmaktadır.
30 – Peygamber dedi ki: “Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular.”
31 – (Resulüm!) Ve işte biz böyle her peygamber için günahkarlardan bir düşman yapmışızdır. Bununla beraber hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
32 – Yine o inkâr edenler dediler ki: “O Kur’ân ona, hepsi birden indirilseydi ya”! Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.
33 – Hem onlar sana karşı herhangi bir mesel ile gelmezler ki, biz sana (onun karşılığında) doğrusunu ve tefsirin daha güzelini getirmiş olmayalım.
34 – O yüzleri üstü cehenneme toplanacaklar var ya! işte onlar, yerleri en kötü, yolları en sapık olanlardır.
35 – Andolsun ki Musa’ya kitap verdik, kardeşi Harun’u da ona yardımcı yaptık.
36 – “Haydi âyetlerimizi yalan sayan o kavme gidin” dedik. Sonunda (yola gelmediklerinden) onları yerle bir ettik.
37 – Nuh kavmine gelince, Peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde, onları suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık. Biz zalimler için acıklı bir azab hazırlamışızdır.
38 – Ad’ı, Semud’u, Ress halkını ve bunlar arasında daha bir çok nesilleri de (inkârcılıkları yüzünden helak ettik)
39 – Onların herbirine misaller getirdik; (ama ögüt almadıkları için) hepsini kırdık geçirdik.
40 – (Resulüm!) Andolsun ki, (bu Mekke’li putperestler), bela ve fenalık yağmuruna tutulmuş olan beldeye uğramışlardır. Peki onu da görmüyorlar mıydı? Hayır! Onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadırlar.
41 – Seni gördükleri zaman “Bu mu Allah’ın Peygamber olarak gönderdiği?” diye hep seni alaya alıyorlar.
42 – “Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten de bizi neredeyse tanrılarımızdan saptıracaktı” diyorlar. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!
43 – Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?
44 – Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.
45 – Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona (gölgeye) delil kılmışızdır.
46 – Sonra da onu yavaş yavaş kendimize (başka yöne) çekmekteyiz.
47 – Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü yayılıp çalışma (zamanı) yapan O’dur.
48 – Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen ve gökten tertemiz bir su indiren O’dur.
49 – Ki biz (o suyla) ölü toprağa can verelim, yarattığımız nice hayvanlara ve insanlara su sağlayalım, diye.
50 – Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.
51 – (Habibim!) Şayet dileseydik elbette her köye bir uyarıcı (peygamber) gönderirdik.
52 – (Madem ki yalnız seni gönderdik) Öyleyse kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur’ân ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!
53 – Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir serhat koyan O’dur.
54 – O (hakir) sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter.
55 – (Böyle iken inkârcılar) Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda, ne zarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı olan kimse Rabbine karşı uğraşıp durmaktadır.
56 – (Halbuki) biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
57 – De ki: “Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum.”
58 – Sen, ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter.
59 – Gökleri yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş’a hükmeden Rahmân’dır. Haydi ne dileyeceksen o her şeyden haberdar olan (Rahmân)dan dile.
60 – Onlara “Rahmân’a secde edin” dendiği zaman, “Rahmân da neymiş? Senin bize emrettiğine secde eder miyiz hiç?” derler ve bu emir onların nefretini artırır.
61 – Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
62 – İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O’dur.
63 – O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeksizin) “selam” derler (geçerler).
64 – Ve onlar ki, Rablerine secdeler ve kıyamlar ederek yatarlar.
65 – Onlar ki, şöyle derler: Cehennem azabını üzerimizden sav! Doğrusu onun azabı geçici bir şey değildir.
66 – Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır.
67 – Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.
68 – Yine onlar ki, Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan günahı(nın cezasını) bulur.
69 – Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada alçaltılmış olarak temelli kalır.
70 – Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
71 – Ve her kim tevbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.
72 – Ve onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıkları zaman vakar ile (oradan) geçip giderler.
73 – Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.
74 – Ve onlar ki: “Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl” derler.
75 – İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamları ile mükafatlandırılacaklar, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.
76 – Orada ebedî kalacaklar, orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır.
77 – (Resulüm!) De ki: “Rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa? (Ey inkârcılar! Size bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; o halde azab yakanızı bırakmayacaktır!