Asr Suresi

108. Asr Suresi

Asr Suresi

Asr Suresi

Asr Suresi, Kur’an-ı Kerim’in yüz üçüncü suresidir. Adını birinci ayette yer alan ‘’Asr’’ kelimesinden almıştır. Bu kelime “zaman, çağ, ikindi vakti” anlamlarına gelir. Asr Suresi 3 ayetten oluşmuştur. Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden birisidir ve bütün nasihatlerin özü sayılır. Namazda okunan başlıca surelerden birisi olması nedeniyle Asr Suresi okunuşu ve anlamı en sık araştırılan konulardandır. Asr Suresi anlamı da bu noktada merak edilmektedir. Vel Asr Suresi Arapça Türkçe okunuşu, dinle seçeneği, anlamı, meali, tefsiri ve fazileti hakkında ayrıntılı bilgiler aşağıda yer alıyor.

asr
108. Asr Suresi 7

Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden birisi olarak dikkat çeken Asr Suresi, 3 ayetten oluşmuştur. Adını birinci ayette geçen ”Asr” kelimesinden alır.

Günümüzde Vel Asr Suresi olarak da adlandırılmaktadır. Müslüman âlemi için çok mühim bir yere sahip olmakla beraber Kur’an-ı Kerim’deki tüm nasihatlerin özü sayılır. Hadis kaynaklarında da Asr Suresi fazileti hakkında çeşitli bilgiler yer almıştır.

Asr Suresi okunuşu ve anlamı ise bu noktada sıkça araştırılır. Namazda okunan surelerden birisi olan Asr Suresi anlamı ve diğer merak edilenler aşağıda yer alıyor. İşte, Asr Suresi Arapça Türkçe okunuşu, anlamı, meali, tefsiri, dinle seçeneği ve faziletleri!

ASR SURESİ ARAPÇA OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm.

Vel asr

İnnel insane le fi husr

İllellezıne amenu ve amilus salihati ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr

ASR SURESİ TÜRKÇE ANLAMI

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.

Asra yemin olsun ki,

İnsan mutlaka ziyandadır.

Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.

HAKKINDA

Asr, kelime olarak ”ikindi vakti, ikindi namazı, mutlak zaman, Hz. Muhammed’in ve ahir zaman” diye tefsir edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden birisi olmakla beraber aynı zamanda Kur’an’daki tüm nasihatlerin özü olarak sayılır. İmam Şâfiî’nin Asr Suresi ile ilgili olarak, “Şayet Kur’an’da başka bir şey nâzil olmasaydı şu pek kısa sûre bile insanlara yeterdi. Bu sûre Kur’an’ın bütün ilimlerini kucaklıyor” dediği belirtilmiştir.

Mehmet Akif Ersoy, Asr Suresi hakkındaki duygularını aşağıdaki mısralarla dile getirmiştir.

Hâlikin nâ-mütenâhi adı var, en başı Hak / Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak / Hani, ashâb-ı kirâm, ayrılalım, derlerken / Mutlaka “Sûre-i Vel’asrı” okurmuş, bu neden / Çünkü meknûn o büyük sûrede esrâr-ı felâh / Başta îmân-ı hakîkî geliyor, sonra salâh / Sonra hak, sonra sebat. İşte kuzum insanlık / Dördü birleşti mi yoktur sana hüsrân artık.

FAZİLETİ

Hadis kaynaklarında bu surenin faziletine ilişkin bilgiler de yer almıştır. Asr Suresi fazileti ile ilgili olarak bazı hadis kaynakları şöyle;

Ashaptan iki kişinin karşılaştıkları zaman biri diğerine Asr sûresini okumadan ve ardından selâm vermeden ayrılmadıkları rivayet edilmiştir (bk. Beyhakī, III, vr. 174b).

Ancak bu sûreyi okumanın faziletine dair Sa’lebî ve Vâhidî gibi bazı müfessirlerce Übey b. Kâ’b’dan nakledilen ve bazı tefsirlerde yer alan, “Allah Asr sûresini okuyanın günahlarını affeder ve o kimse hakkı ve sabrı tavsiye edenlerden olur” meâlindeki hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir.

TEFSİRİ

Asr (asır) kelimesi isim olarak “mutlak zaman, içinde bulunulan zaman, karn (80 veya 100 yıllık zaman dilimi), gece, sabah, akşam, ikindi vakti, ikindi namazı, bir neslin veya bir hükümdarın, bir peygamberin yaşadığı zaman dilimi, bir dinin yaşandığı dönem” gibi mânalarda kullanılır.

Müfessirler burada zikredilen asr kelimesini ikindi vakti, ikindi namazı, mutlak zamanHz. Muhammed’in asrı ve âhir zaman gibi farklı şekillerde tefsir etmişlerdir. Bize göre bunlar içinde sûrenin içeriğine ve mesajına en uygun düşeni “mutlak zaman” anlamıdır. Buna göre sûrenin başında zamana yemin edilerek onun insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekilmiştir.

Çünkü zaman, kendisi zaman üstü olan Allah Teâlâ’nın yaratma, yönetme, yok etme, rızık verme, alçaltma, yüceltme gibi kendi varlığını ve sonsuz kudretini gösteren fiillerinin tecelli ettiği bir varlık şartı olması yanında, insan bakımından da hayatını içinde geçirdiği ve her türlü eylemlerini gerçekleştirebildiği bir imkân ve fırsatlar alanıdır.

Yüce Allah böyle kıymetli bir gerçeklik ve imkân üzerine yemin ederek zamanın önemine dikkat çekmiş; onu iyi değerlendirmeyen insanın sonunun, 2. âyetteki deyimiyle “hüsran” (ziyan) olacağını hatırlatmıştır. Burada “ziyan”la âhiret azabı kastedilmiştir. Çünkü zamanı ve ömrü boşa geçirmiş insan için en büyük ziyan odur (bk. İbn Âşûr, XXX, 531). Sûrede bu ziyandan ancak şu dört özelliğe sahip olanların kurtulacağı ifade edilmiştir:

a) Samimi bir şekilde iman etmek (iman hakkında bk. Kur’an Yolu, Bakara 2/256; Nisâ 4/136-137);

b) Dünya ve âhiret için yararlı işler yapmak, yani din, akıl ve vicdanın emrettiklerini yerine getirmek, yasakladıklarından kaçınmak;

c) Hakkı tavsiye etmek;

d) Sabrı tavsiye etmek.

İkinci şıktaki “iyi işler”in içinde hakkı ve sabrı tavsiye etmek de vardır; fakat bunlar, hem bireyin erdemini ve hemcinslerine karşı sorumluluk bilincini yansıttığı hem de bireyi aşarak toplumsal yararlar doğurduğu için önemi dolayısıyla ayrıca zikredilmiştir (hak için bk. Bakara 2/42; sabır için bk. Kur’an Yolu, Bakara 2/45).

Hakkı ve sabrı tavsiye buyruğunda, bu görevlere kişinin öncelikle kendisinin uyması gerektiği anlamının da bulunduğu kuşkusuzdur. Bu husus, her akıl ve iz‘an sahibi tarafından kolayca anlaşılıp benimsenecek kadar açık olduğu için âyette bunun özellikle belirtilmesine gerek görülmediği anlaşılmaktadır.

Diyanet

More Reading

Post navigation

Leave a Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir