Taha Suresi
Taha Suresi, Mekke döneminde indirilmiş ve 135 ayetten oluşmuştur. Adını ilk ayetinde geçen kelimeden alan bu surede, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) görevini en güzel şekilde başaracağı ve ona karşı çıkanların uğrayacağı sonuçları anlatmaktadır.
Taha Suresi Okunuşu
Bismillahirrahmanirrahim
1. Taha
2. Ma enzelna aleykel kur’ane li teşka
3. İlla tezkiratel limey yahşa
4. Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula
5. Errahmanü alel arşisteva
6. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera
7. Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemüs sirra ve ahfa
8. Allahü la ilahe illa huve lehül esmaül husna
9. Ve hel etake hadiysü musa
10. İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda
11. Felemma etaha nudiye ya musa
12. İnnı ene rabbüke fahla’ na’leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva
13. Ve enahtertüke festemı’ lima yuha
14. İnnenı enallahü la ilahe illa ene fa’büdnı ve ekımıs salate li zikrı
15. İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes’a
16. Fe la yesuddenneke anha mel la yü’minü biha vettebea hevahü fe terda
17. Ve ma tilke bi yemınike ya musa
18. Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra
19. Kale elkıha ya musa
20. Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes’a
21. Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula
22. Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra
23. Li nüriyeke min ayatinel kübra
24. İzheb ila fir’avne innehu tağa
25. Kale rabbişrah lı sadrı
26. Ve yessir lı emrı
27. Vahlül ukdetem mil lisanı
28. Yefkahu kavlı
29. Vec’al li vezıram min ehlı
30. Harune ehıy
31. Üşdüd bihı ezrı
32. Ve eşrikhü fı emrı
33. Key nüsebbihake kesıra
34. Ve nezkürake kesıra
35. İnneke künte bina besıyra
36. Kale kad ütiyte sü’leke ya musa
37. Ve lekad menenna aleyke merraten uhra
38. İz evhayna ila ümmike ma yuha
39. Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye’huzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı
40. İz temşı uhtüke fe raca’nake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme ci’te ala kaderiy ya musa
41. Vastana’tüke li nefsı
42. İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı
43. İzheba ila fir’avne innehu tağa
44. Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa
45. Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa
46. Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era
47. Fe’tiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad ci’nake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda
48. İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella
49. Kale fe mer rabbüküma ya musa
50. Kale rabbünellezı a’ta külle şey’in halkahu sümme heda
51. Kale fema balül kurunil ula
52. Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa
53. Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta
54. Külu ver’av en’ameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
55. Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra
56. Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba
57. Kale ec’tena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa
58. Fe le ne’tiyenneke bi sıhrim mislihı fec’al beynena ve belneke mev’ıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva
59. Kale mev’ıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha
60. Fe tevella fir’avnü fe cemea keydehu sümme eta
61. Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera
62. Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva
63. Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla
64. Fe ecmiu keydeküm sümme’tu saffa ve kad eflehal yevme menista’la
65. Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka
66. Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tes’a
67. Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa
68. Kulna la tehaf inneke entel a’la
69. Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta
70. Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa
71. Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le ta’lemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka
72. Kalu len nü’sirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya
73. İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka
74. İnnehu mey ye’ti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya
75. Ve mey ye’tihı mü’minen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula
76. Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka
77. Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa
78. Fe etbeahüm fir’avnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm
79. Ve edalle fir’avnü kavmehu ve ma heda
80. Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva
81. Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva
82. Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda
83. Ve am a’celek an kavmike ya musa
84. Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda
85. Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba’dike ve edallehümüs samiriyy
86. Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm va’den hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mev’ıdı
87. Kalu ma ahlefna mev’ıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy
88. Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy
89. E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nef’a
90. Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıy’u emrı
91. Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa
92. Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu
93. Ella tettebian e fe esayte emri
94. Kale yebneümme la te’huz bi lıhyetı ve la bi ra’si innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı
95. Kale fe ma hatbüke ya samiriyy
96. Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı
97. Kale fezheb fe inne leke fil hayati en tekule la misase ve inne leke mev’ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa
98. İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey’in ılma
99. Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra
100. Men a’rada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra
101. Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla
102. Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka
103. Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra
104. Nahnü a’lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma
105. Ve yes’eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa
106. Fe yezeruha kaan safsafa
107. La tera fıha ıvecev ve la emta
108. Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa
109. Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla
110. Ya’lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma
111. Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma
112. Ve mey ya’mel mines salihüti ve hüve mü’minün fe la yehafü zulmev ve la hadma
113. Ve kezalike enzelnahü kur’anen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra
114. Fe teallellahül melikül hakk ve la ta’cel bil kur’ani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma
115. Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma
116. Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba
117. Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka
118. İnne leke ella tecua fıha ve la ta’ra
119. Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha
120. Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla
121. Fe ekela minha fe bedet lehüma sev’atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava
122. Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda
123. Kelehbita minha cemıam ba’duküm li ba’dın adüvv fe imma ye’tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka
124. Ve men a’rada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti a’ma
125. Kale rabbi lime haşertenı a’ma ve kad küntü besıyra
126. Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa
127. Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yü’mim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka
128. E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha
129. Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma
130. Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda
131. Ve la temüddenne aynelke ila ma metta’na bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka
132. Ve’mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes’elüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva
133. Ve kalu lev la ye’tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te’tihim beyyinetü ma fis suhufil ula
134. Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza
135. Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se ta’lemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda
Taha Suresi Türkçe Anlamı
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1 – Tâ, Hâ,
2 – Ey Muhammed! Kur’ân’ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
3 – Ancak Allah’tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
4 – Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.
5 – O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş’a hakim oldu.
6 – Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O’nundur.
7 – Sen (Allah’a ettiğin dua ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Allah bundan mustağnîdir.). Çünkü O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
8 – Allah O’dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler O’nundur.
9 – (Habîbim!) Musa’nın (başından geçen hayat) hikayesi sana geldi mi?
10 – Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: “Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, belki size bir kor getiririm, yahut ateşin yanında bir yol gösterici bulurum” demişti.
11 – Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: “Ey Musa!
12 – “Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan Tuvâ’dasın.”
13 – “Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle.”
14 – Şüphesiz ben Allah’ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.
15 – Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli tutuyorum ki, herkes yaptığının karşılığını görsün.
16 – Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona iman etmekten alıkoymasın; sonra helak olursun.
17 – Ey Musa! Sağ elindeki nedir?
18 – Musa dedi: “O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var”
19 – Allah: “Ey Musa! onu (yere) bırak”dedi.
20 – Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
21 – Allah buyurdu ki: “Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz”
22 – “Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.”
23 – “Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.”
24 – “Firavun’a git, çünkü o hakikaten azdı.”
25 – Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
26 – İşimi kolaylaştır,
27 – Dilimden düğümü çöz
28 – Ki, sözümü iyi anlasınlar.
29 – Bir de bana ailemden bir vezir ver.
30 – Kardeşim Harun’u (ver).
31 – Onunla arkamı kuvvetlendir.
32 – (Elçilik) işimde onu bana ortak et.
33 – Ki seni çok tesbih edelim.
34 – Seni çok analım.
35 – Şüphe yok ki sen bizi görüp duruyorsun.”
36 – Allah buyurdu: “Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi.”
37 – “And olsun biz, sana diğer bir defa daha ihsan etmiştik”
38 – Hani bir vakit ilham edilmesi gereken (ancak ilham ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:
39 – “Onu (Musa’yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın.” Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)
40 – Hani kız kardeşin (Firavun’un sarayına) giderek: “Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.
41 – Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.
42 – Sen kardeşinle birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.
43 – Firavun’a gidin, çünkü o gerçekten azdı.
44 – Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.
45 – (Musa ile Harun) “Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız” dediler.
46 – Allah buyurdu ki: “Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.”
47 – Hemen gidin de Firavun’a deyin ki: “Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları’nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir.”
48 – “Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir.”
49 – Firavun: “Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?” dedi.
50 – Musa: “Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir.” dedi.
51 – Firavun : “Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanlar)ın durumu nedir?” dedi.
52 – Musa dedi ki: “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz.”
53 – “Yeryüzünü sizin için bir döşek yapan, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O’dur.” İşte biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık.
54 – Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahibleri için bunda nice ibretler vardır!
55 – Sizi yerden (topraktan) yarattık, yine (ölümünüzden sonra) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.
56 – And olsun ki, biz, Firavun’a mucizelerimizin hepsini gösterdik. Böyle iken o yine onları yalan sayıp kabulden çekindi.
57 – (Firavun Musa’ya şöyle) dedi: “Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bize?”
58 – “O halde biz de senin sihrin gibi bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir vakit ve bir buluşma yeri tayin et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun.”
59 – Musa: “Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir.” dedi.
60 – Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi.
61 – Musa onlara dedi ki: “Yazıklar olsun size! Allah’a yalan uydur mayın. Sonra bir azab ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah’a) iftira eden hüsrana uğramıştır.”
62 – Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular
63 – (Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun’u göstererek şöyle) dediler: “Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar.”
64 – “Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra halinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır.”
65 – Sihirbazlar: “Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım” dediler.
66 – Musa dedi ki: “Hayır, siz atın.” Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
67 – Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
68 – Biz dedik ki: “Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galib geleceksin) “
69 – “Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz.”
70 – Sonunda bütün sihirbazlar secdeye kapandılar, “Musa ile Harun’un Rabbine iman ettik” dediler.
71 – Firavun: “Ben size izin vermeden mi ona iman ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve devamlı olduğunu bileceksiniz” dedi.
72 – (İman eden sihirbazlar şöyle) dediler: “Bize gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne hüküm vereceksen ver. Sen, ancak bu dünya hayatına hükmedebilirsin.”
73 – “Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize iman ettik. Allah (sevabça senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır.”
74 – Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de dirilir.
75 – Kim de ona bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.
76 – Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve işte bu, (küfür ve isyandan) arınanların mükafatıdır. Meâl-i Şerifi
77 – Gerçekten Musa’ya şöyle vahyettik: “Kullarımla geceleyin yürü (Mısır’dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık firavun tarafından) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) endişe de etmezsin.”
78 – Firavun ordularıyla hemen onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkunç boğulma) sarıverdi
79 – Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.
80 – Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik.
81 – Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonra üzerinize gazabım iner. Kimin üzerine de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur.
82 – Bununla beraber, şüphe yok ki ben, tevbe eden, iman edip salih amel işleyen, sonra da hak yolda sebat gösteren kimse için çok bağışlayıcıyım.
83 – “Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha çabuk (gelmeye) sevkeden nedir?” (dedik.)
84 – Musa: “Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acele ettim (geldim) ki, hoşnud olasın” dedi.
85 – Allah: “Doğrusu biz senden sonra kavmini imtihan ettik. Sâmirî onları saptırdı” dedi.
86 – Hemen Musa öfkeli ve üzgün olarak kavmine döndü (onlara şöyle) dedi: “Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi çok uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?”
87 – Onlar dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir takım ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı.”
88 – Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” dediler.
89 – Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu.
90 – And olsun ki Harun daha önce onlara: “Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân’dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin” demişti.
91 – Onlar (cevap olarak şöyle) demişlerdi: “Musa bize dönüp gelinceye kadar, biz ona tapmaya elbette devam edeceğiz.”
92 – (Musa gelince kardeşine şöyle) dedi: “Ey Harun! bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit, seni engelleyen ne oldu?”
93 – “(Neden) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?”
94 – Harun: “Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin ‘İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın’ diyeceğinden korktum.” dedi.
95 – (Hz. Musa bu defa Sâmirî’ye dönerek) “Ey Sâmirî! Senin bu yaptığın nedir?” dedi.
96 – Sâmirî: “Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail’in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi” dedi.
97 – (Musa ona şöyle) dedi: “Haydi çekil git. Artık senin için hayat boyunca, ‘benimle temas yok’ diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de ibadet edip durduğun ilâhına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip muhakkak onu denize savuracağız.”
98 – Sizin ilâhınız, ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’dır. Onun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
99 – (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden ibret alınacak bir kitab) verdik.
100 – Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.
101 – Devamlı o azabın altında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için, bu ne fena bir yüktür!
102 – Sûr’a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız.
103 – “Siz dünyada sadece on(gün) kaldınız” diye kendi aralarında gizli gizli konuşurlar.
104 – Aralarında ne konuşacaklarını biz çok iyi biliriz. Görüşü en üstün olan: “Ancak bir gün kaldınız” diyecektir.
105 – (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) sorarlar, de ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.”
106 – “Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.”
107 – “Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.”
108 – O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr’a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân’ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.
109 – O gün, Rahmân’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez.
110 – Allah, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onlar ise O’nu ilmen kavrayamazlar.
111 – Bütün yüzler, diri ve bütün yarattıklarını gözetip duran Allah’a baş eğmiştir. Bir zulüm yüklenen gerçekten hüsrana uğramıştır.
112 – Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.
113 – İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik. Onda tehditlerden nice türlüsünü tekrar tekrar açıkladık ki belki sakınırlar, yahut onlara bir ibret ve uyanış verir.
114 – Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur’ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur’ân’ı okumada acele etme; “Rabbim! benim ilmimi artır” de.
115 – Doğrusu bundan önce Âdem’e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.
116 – Bir vakit meleklere: “Âdem(e hürmet) için secde edin” demiştik; İblis’ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.
117 – Biz de (Âdem’e) şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun).”
118 – “Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (ancak) cennettedir. “
119 – Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın”
120 – Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
121 – Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı.
122 – Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.
123 – Allah (onlara) şöyle dedi: “Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.
124 – Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
125 – (O zaman Kur’ândan yüz çeviren kimse) “Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim” der.
126 – Allah: “Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun” der.
127 – İşte haddi aşanları, Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz böyle cezalandırırız. Ve muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha şiddetli ve daha devamlıdır.
128 – Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden önce yok ettiğimiz bunca nesiller(in o korkunç akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda ibret alacak aklı olanlar için nice deliller vardır.
129 – Eğer Rabbinin verdiği bir hüküm ve tayin ettiği bir süre olmasaydı, hemen azaba uğrarlardı.
130 – O halde, dediklerine sabret; güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnudluğa eresin.
131 – Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki) rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.
132 – (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir.
133 – (İnkâr edenler): “Rabbinden bize bir mucize getirse ya” dediler. Onlara önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi?
134 – Eğer biz, onları bundan (peygamber veya Kur’ân’dan) önce bir azab ile yok etseydik, muhakkak “Ey Rabbimiz! bize bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık, olmaz mıydı?” diyeceklerdi.
135 – De ki: “Hepimiz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler olduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında bileceksiniz.